Yıldız Holding Yönetim Kurulu Üyesi, Pladis ve GODIVA Yönetim Kurulu Başkanı Murat Ülker, kişisel internet sitesinde; şirketin CEO’su Mehmet Tütüncü’yü kendi gözünden tanıtarak onunla yaptığı röportajı yayınladı.
Hayat bize sunulan fırsatlar ve önümüze çıkan zorluklarla örülü bir yolculuk ve sanırım Mehmet Tütüncü’yü anlatmak için zaman tünelinde biraz gerilere gitmem gerekir.
Rahmetli babamın vazifesi icabı 4.sınıfa dek Çanakkale – Bolayır’da bir köy ilkokulunda bulundum. Gayretli ve iyi bir öğrenci olduğumu hatırlarım.
1998 yılında ÜLKER Genel Müdürü olarak üstlendiğim sorumluluklar artmıştı, bugün de Yıldız Holding Yönetim Kurulu Başkan Vekili ve CEO olarak görev yapıyorum.
Bilinmesini isterim ki ulaştığım başarı yalnız bana ait değil… Öncelikle omuz omuza görev yaptığım her çalışma arkadaşımdan çok şey öğrendim, her insanın anlatacak bir hikayesi olduğunu bilerek onları can kulağıyla dinledim.
Başarısızlıklardan çok şey öğrendim, o yüzden ki her zaman çevreme hataların halı altına süpürülmeden açık ve demokratik bir ortamda tartışılmasını salık verdim. Güvenin olduğu yerde kimse hatasından ötürü kendini yalnız hissetmez, bilakis ders alıp düzeltmek için daha büyük mesuliyet duyar. Mesuliyet insanı işi sahiplenmeye götürür ve ciddiye alarak dikkatli çalıştığınızda tüm hedefler görünür olur, kapılar peş peşe açılır önünüzde…
Amaçlar, beklentiler, hedefler değişiyor. Standart uzmanlıkların ya da teknolojinin ele geçireceği yetkinliklerin önemi gitgide azalıyor. Siyah kuğu misali bir anda karşınıza çıkan ve paradigmayı alt üst eden kontrol dışı olaylarda sağlam durmak ve yeni koşullara uyumlanmak için empati, esneklik ve güçlü entelektüel sermaye gerekiyor.
İşte bu noktada kendime sordum. “İmkan olsa neyi değiştirirdim” diye, şanslı olduğumu hatırladım yine. İşe her zaman koşarak gittim, yaptıklarımdan keyif aldım. Evime hep mutlu döndüm, ailemde huzuru buldum. Enerjimi yönetebildim, pek çok süreci aynı anda gözlemledim, buna rağmen vaktimi daha iyi kullanmayı, daha çok okumayı, daha fazla yer görmeyi isterdim.
Sehpamın üzerinde okunmayı bekleyen dizi dizi kitaplarım, yanında okuduklarımdan aldığım kısa notlar varken öğrenme aşkımın neden bu kadar güçlü olduğunu da sorguladım. Bu esnada Makine Mühendisliği eğitimi sonrası Endüstri ve Örgüt Psikolojisi yüksek lisansı yaparken derslerine girdiğim profesöre söylediğimi anımsadım. Sanırım can bedende oldukça çevremdeki herkesin bana soracağı, danışacağı şeyler olsun ve onlar için en iyi çözümü bulan kişi olayım diye tüm bu gayretim. Dünyaya entegre, yaşadığı ülkenin gerçeklerine hâkim, gözlem gücü yüksek ve geleceğe dair isabetli öngörüleri olan etkin bireyler ve bu özelliklere sahip olmadan yuvarlanıp giden edilgenler diye ayırıyorum insanları. Ben hep ilk grupta olmak istedim, bu düşüncem yıllar boyu değişmedi.
Yaşadıklarımdan damıttığım her şeyi, kendi penceremden yansıyanları paylaşmak arzum çok daha kuvvetli artık… Yalnız bana ait olmayan başarıları ve az çok payım olan başarısızlıkları düşündüğümde her birinde kıssadan hisse birer hayat dersi var. Geçmişi hatırlamak, yaşadıklarımı yeniden yorumlamak, geleceğe dair öngörülere katkıda bulunmak için emek vermenin vaktidir.
Dolayısıyla hafızada kalanlar, ileriye dönük düşünceler, eleştiriler, umutlar tekmili birden dolu dolu bir hayat…
Bana öğretenlerin, bana destek olanların, bana güvenenlerin hiçbirini asla unutmadan en büyük teşekkürüm de sevgili eşim ve evlatlarımadır. Onlar beni varabileceğim en iyi noktaya taşıyanlar oldular, her ne elde etmişsem birlikte kazandık.
Ömrümüz oldukça bu ahenk ve bütünlüğü muhafaza etmek en büyük temennimdir.
Evlilikte eşimin beni desteklemesi ve başaracağım konusundaki kayıtsız, şartsız inancı da beni motive etti ve kariyerimde önemli adımları atmak ve risk almak konusunda cesaretlendirdi. Ben kariyerim boyunca profesyonel hayat ve özel hayat çevremi ayrı oluşturdum. İşime de koşarak gittim, evime de koşarak döndüm. Evim benim için huzurun merkezi oldu. İş ve özel hayat dengesinde önceliğim işim oldu ama evde eşim o boşluğu çok güzel doldurdu.
Bunun için ise iyi hazırlanmış ve üzerinde uzlaşılmış bir dinamik strateji esastır. Belli aralıklarda strateji ve oluşan şartlar üzerine istişare eden bir üst yönetim önemlidir.
Bizim şirketlerimiz ve organizasyonlarımız hem çalışanlar hem de hissedarlar açısından kurumsallaşma yönünde ciddi atımlar atmış ve gelişmeye devam etmektedir.
Bu dönemde şirketlerin fikir, yeni ürün veya verimli iş yapma modelleri üretebilmesi için liderleri cesaretlendirmeye, onları ön plana çıkararak sorumluluk hissetmelerini sağlamaya, onları lider olarak tanıdığımızı göstermeye, hedef ve vizyon vererek bu geçiş döneminde de başarılı olmaya odaklanıyorum, onlara güven veriyorum.
Var olan değerlerimizin ne kadarı bizi veya gelecekteki bizi temsil ediyor bilemiyorum. . Holding tarafından organizasyonel değişiklikler, kültürel alt yapılar ve bu gibi konular net bir hale getirilmeli. Bizim değerlerimiz; çalışan, çevre ve değer üretme halkalarından oluşmalı.
Daha önceki çalışmalarımızda “central idea” veya “anafikir” olarak “müşterilerimiz, çalışanlarımız ve hissedarlarımız da dahil olmak üzere paydaşlarımızı her gün mutlu ederek, lider küresel temel tüketim malları şirketi olmayı hedeflediğimizi” belirtiyorduk.
Dijitalizasyon süreci, yeni bir çağ ilan edilinceye kadar durmadan devam edecek ve gelişecek bir süreç.
Türkiye ve Dünya’nın ayrıştığı en önemli konu altyapı ve yatırım sermayesidir.
Dijitalizasyon; kültür, süreç ve yetkinlikler üçgeninde değerlendirilmelidir ve dijitalizasyonun değer ürettiğinden veya değer üretecek çalışmalar için altyapı oluşturduğundan emin olmak gereklidir.
Mühendislik mesleği düşünmeyi ve düşünceleri sistematik olarak kağıda dökmeyi ve bunları gerçekleştirmeyi önemser.
Finans kökenli CEO’larda matematik tecrübeleri, şirketin eylemlerini rakamsallaştırması ve bu rakamların değişimi, etkileşimi konusundaki yetkinlikler, liderlik için ciddi bir rekabet üstünlüğü sağlar.
Gençlerle çalışırken ne istediklerini, ne yapmayı hedeflediklerini anlayabilmek önemli. Gençleri dinlemek, farklı fikirlerini anlamaya çalışmak, fikirleri doğrultusunda kendilerine alan açmak lazım.
Yönetim Kurullarından şirket ve holding ihtiyaçları ve stratejik hedefleri doğrultusunda yönlendirme yapmasını, fikir üretmesini, CEO’ya destek olmasını ve her üyenin kendi uzmanlık alanlarında mentor olmasını isterdim.
Yapay Zekayı bir alana sıkıştırmak mümkün değil. Daha iddialı bir ifade ile; yapay zeka hayatımızın her alanında ve her anında bizle beraber olacaktır.
Şirketlerimizde yapay zekanın kullanıldığı bir bütünün içinde bazı alanlar var. İş yapış şekli ve verimliliğe etkisi henüz sonuçlara yansıyacak büyüklükte değil.
Yapay Zekanın işlere etkisi önümüzdeki yıllarda her bakımdan çok belirleyici olacaktır, bugünden hazırlanmak, düşünce şeklimizi yerleştirmek önemli.
Bu konu 3 ana parçadan oluşmaktadır: Enflasyonist döneme giriş, enflasyonist dönem ve enflasyonist dönem sonrası
Son dönemde 90’lardan farklı olarak enflasyonist döneme giriş hızlıca oldu. Bu enflasyonist dönemin önceki dönemlerden daha kısa sürme beklentisi var. Türkiye standartlarında %10-15 enflasyon oranının çok iyi bir oran olduğunu unutmamalıyız. Yıldız Holding olarak beş yıl süren bir yatırımsızlık dönemi yaşadık.
Şu anda yaşadığımız enflasyonist dönemin öncesi, devamı ve sonrası önceki dönemlerden farklı. Bu farkları iyi belirlemek lazım. Mesela, 90’lı yıllara göre Türkiye’de insanlar tüketim konusunda daha iştahlı ve devletin sanayideki ekonomik büyümeye etkisi daha az. Kayıt dışı ekonomi daha büyük ve düzensiz göçün ortaya çıkardığı şartlarda daha farklıydı.
Yatırım ihtiyaçlarımız için kaynak konusunu çalışıyoruz.
Tüm bu cevapların daha doğru ve odaklı olması, gözden bir şey kaçmaması, doğru işlerin yapılması için;